
Insan kisacik omrune kac kere olumu sigdirabilir…hayat her acimasiz dalgasinda umudun kiyilarindan hayalleri sokup aliyor, yorgun kalbin yasamaktan vazgecmekten baksa sansi kalmiyordu, zaten kalsin da istemiyordu gorundugu kadariyla, siyahlarini giymis dolasiyordu kalabaligin icerisinde ama kimsenin onu fark etmemesi tek dilegiydi, gecmisin omzuna yukledigi agir sorumlulugun altinda guclu gibi gorunup tebessum ederdi etrafina, fark etseler belki dunyanin en mutlusu sayarlardi…
Belirsizlik kucuk avuclarindaki hayat cizgisinin olumle ne zaman kesisecegini bilene kadar surecek miydi? Korku neydi? Hangi satirina yazmisti gecmisinin, cocukluguna mi, yoksa gelecegine mi? Tercih yapilacak bir durum sayilmazdi, sahte gunesin altinda pastel renklerle boyanmis bir dunyanin bir gun daha esiriydi…esaretin sonu olum mu olacakti? O kiskanmadi mutlulugu kendisinde olsun istemedi, zaten olamazdi da…cevresini mutlu etmeye calisti, onlarin mutlulugu ile teselli olmayi istedi ama her seferinde ona acima duygusu ile beslenen sempatinin soguklugunu yuzunde hissetti…aradigi sey bu dunyada degildi belki de…kendi ruyalarinda mutluydu oysa, ruya ona olumden sonraki yeni bir uyanis gibi geliyordu, gercek olmasi imkansiz seylerdi bu ruyalar, onu kor etmisti dunya tarafinda ve sabah surgune uyanmak zor gelirdi…ona da alisti artik…
Asiri dozda alinmis acinin gozyasini bitirdigi bir bedende diledigi tek sey arkasinda gozyasi birakmamak… kimseye dokunamazdi, kimseyi sevemezdi bu hakki vermemisti kaderi ona…belli ki bu sacmaliga son vermenin vakti gelmisti, kalemi kirilmis hukmu verilmisti bir surgundu bu…yeryuzu surgunu…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder