reverie

Bu Blogda Ara

Salı, Nisan 01, 2008

the name of tomorrow

Kum saatinin o incecik kum tanelerine hukmetmekten aciz akip giden zamanin arkasindan gozyasiyla bahsedip, kalemin mukekkebiyle yine kirletilmis kagitlarda gecmisi aramaya koyuldum…kaybettigim hic sahip olamadigim, kazandigim ise hic hayalini kurmadiklarim; o halde yasamin anlaminin kiyisindan bile gecememis bir yorgun savasci…yenilgilerin her turlusunu kabullenmis ama galibiyete dudaklarinin suya susadigi kadar ozleyen birinin intihara duydugu hasret ne kadar da sonsuz bir ruya…kavusmanin ise umutsuzluk kadar gunah oldugu bir olum…kabullendim sahipsizligi…ozgurluk bu kadar amacsiz olabilirdi, ve oldu… bugunu dun yasayip yarini ise hic yasayamacak kadar bitkin bacaklarimin yerinde saydigi yada benim yerimde sayip herkesin akip gittigi bir kader…yaslandigimi baksa nasil hissedebilirim? Anlayamadiklarimin sayisi arttikca bilmediklerimin sayisi artiyor ve unuttuklarim, bu aciz hafizam kendini neden tekrar edip ayni kaoslari hayatimin girdabina sokuyor…

Belirsizligin damarlarima enjekte ettigi endise gozlerimden okunacak kadar belirgin hale geldi, var oldugunu sandigim umudu sigaramin son nefesi gibi cektim cigerlerime derin derin…tadini unuttugun bir zevk idi bu, ama son nefesti neticede…yarin adi konmamis bir tereddut, varligi olmus olmamis kimin umrunda…tadinda yasamayi bilmiyorsak…

How can you dare to live
Even the light is burned out
How can you dare to die
Even the life is withering

Staggering subconscious
Down the city of darkness
You seek a reason to walk
Confusion is a wish for eternity
As far as you drift to beginning
Cold eyes fuse delusions
To reject the hope in my heart

I wonder if this is the name
Of paled tomorrow…

as long as you believe...

Hiç yorum yok: